Alış veriş
merkezlerinin yanı başına yapılmasalar şu sinema salonlarının hali nic’olur
diye düşünmeden edememiştim. Hazır yemek (fast food) ile kolesterolümü birazcık
azdırdıktan sonra içinde birkaç defa kaybolayazdığım “AVM”den ayrılıp
yönetmenliğini Bilal Kalyoncu ve Halil Sarı’nın yaptığı Ülkücüler belgesel filmine
girdim.
Filmi izleyen dört kadın beş erkektik. Bir ara,
birbirini tanımayanlardan bazıları tanıştı.
Yüzler hemen
hemen herkesçe kabul edilebilir ve dinlenebilir yüzler. Zaten bu büyük çileyi
çekenler dinlememek mümkün değil. Bu insanlar içlerini dökerken sanki hiç
kimseye açmamaya yemin ettikleri 32 yıllık sırları aşikâr ediyorlar.
Tekniğin zayıf olduğunu söyleyemem. Filmde
tekrar tekrar iç içe geçen bir kurgu hâkim. Bir “kaybolan devlet otoritesini
tesis etmek üçün…” diğer yandan “yahu bütün dünyada darbeler düzeni yıkmak için
yapılırken bizdeki darbeler düzeni yerine oturtmak için yapılıyor” sözleri
birbirinin üzerine bindiriliyor.
Atilla Dorsay
değilim ama kanaatimce seyirciyi bir şekilde etkileyen bir film yeterince
iyidir.
***
Zaman zaman
trajikomik gülümsetmeler de var…
İnanması
garip de olsa ülkücüler işkenceleri o acı gülümsemeler ile yendiler.
Finale
yerleştirilen Ozan Arif parçası da oldukça manidar.
Ülkücüler’i izlerken ben çok değerli bilgiler
edindim. 18 yıl sonra bu konu tarih biliminin konusu olacak.
Sanıyorum artık ülkücüler hakkında daha fazla film çekilecek. Canlandırma bölümleri daha uzun tutulacak. Daha çok salonda, daha çok seyirciye ulaşılacak, hatta filmler Türk-İslam âlemine ihraç edilecek.
Sanıyorum artık ülkücüler hakkında daha fazla film çekilecek. Canlandırma bölümleri daha uzun tutulacak. Daha çok salonda, daha çok seyirciye ulaşılacak, hatta filmler Türk-İslam âlemine ihraç edilecek.
Teknik ilerleyecek, gişe yükselecek.
Yükselmese de Citizen Kane (Yurttaş Kane)’i çeken şirketin iflas ettiğini
unutmamalı.
Bütün bunlar
tahmin edilenden daha kısa içinde gerçekleşecek.
Yeter ki yabacı sinema hayranlığından ve
aşağılık kompleksimizin nedeni olan sosyal anksiyetemizden kurtulalım.
Eskilerin
sözüyle “inansanız iyi olur”.
Çünkü bana da
çok şey söylemişlerdi –belki söyleyenler bile inanmıyorlardı–, çoğu söylenenden
önce gerçekleşti.
Büyük Önder Atatürk’ün dediği gibi asla
şüphemiz yoktur ki, Türklüğün unutulmuş büyük medeni vasfı ve büyük medeni
kabiliyeti, bundan sonraki inkişafıyla atinin yüksek medeniyet ufkunda yeni
güneş gibi doğacaktır.


Hiç yorum yok:
Yorum Gönder